Translate-Çeviri

30 Ekim 2015 Cuma

Löbiş Kelimeler - Ya ben ne bileyim?


12 / 2014
image
***Türkçe'de yazılışları aynı, anlamları farklı olan kelimelere sesteş ya da diğer bir adıyla eş sesli kelimeler denir.
Örneğin: 
* Yılanı gören at birden şaha kalktı. 
* Mutfaktaki pislikleri çöpe at.
At örneğini neden verdim, çünkü Google'a yazdığım ilk örnekte karşıma bu iki cümle çıktı. Bunun bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Anlata anlata uzayacak şimdi hikaye de ondan…
10 yaşında altılı ganyanla tanıştım. Yaşımın yetmediği yarışları dinlerdim dedemden, ilerde o yarışları izleyince de zamanda yolculuğa çıktım sonraları.
Yazları bile, arkadaşlar denize çağırdıklarında, yok siz gidin ben dedemle boya yapıyorum der, altılı izler ve yarım saatlik yarış arasında paldur küldür dedemle denize girer geri dönerdik. Çok eğlenirdik rahmetliyle.
Kendimi at hissettiğim yıllar da oldu. Okuldan eve, evden okula giderken, insanlarla at yarışı yapardım. Çaktırmadan yarışır, kimse farketmeden, sağ elimde sanki kırbaç varmış gibi kendime vurur, ivme kazanarak hızlanırdım. Hatta bir keresinde 600 ile 400 arasındaki son viraj dönülüyor sayın yarış severler dediğim, bakkalın köşe virajından çıktım. Yaşım o zamanlar da on beş bilemedin on altı. Küçük de değilim hani. 3 yaşlı maiden ingiliz atı gibi hissediyorum. Yanımda benden yaklaşık on yaş büyükçe bir bayan. Yanlış anlamayın at yarışı yapıyoruz. Bayan at gibi falan değildi ama iyi yarışıyordu. Foto finişe yaklaşılırken, bayan, iki buçuk üç boy fark temin ediyor. Foto finiş bizim eve gelmeden önceki, dört yolun kesiştiği kavşak. Oraya önce varan kazanır. Ben kırbaçlamaya başladım kendimi, sağ elimle sağ dizime vurarak. Tabi bu esnada kafam bir ileri bir geri hareket ediyor, bir kişnemem eksik. En dış kulvardan yaptığım ataklarla bayanın sağrılarına yaklaşıyorum. İki at tek at oluyorlar. Bütün ilginç spiker kelimelerini kullanayım heyecan gelsin. Ben bunu bi geçiyor, bi geçiliyor heyecan yaratıyorum içimdeki Ali Kayakıt'la…
Sonra at olmayı bıraktığım cümle, yarıştığım diğer attan gelir, aman pardon bayandan “Ay sen benimle yarış mı yapıyorsun?”. Ay sen benimle yarış mı yapıyorsun? ne demekti. O anda iyi kişnemedim kadına. Dedim ki: “Yoo,yoo…ıııaaııooo..yarışmıyorum…neden ki, ne oldu…aeioaa”. Konuşabildiğimi farkettim, utancım beni yerin dibine soktu. O gülüşü, bakışı, alaycı cümlesi…Evrildim pokemon gibi, atdan insana dönüştüm o anda.
***Türkçe'de yazılışları farklı, anlamları aynı olan kelimeler de var. Sahi var mı? Cümleyi okuduktan sonra neydi len onun ismi diye düşünebilirsiniz. Ben bir an gel git yaşadım çünkü. “Eş anlamlı kelimeler” tabiki de.
Korkarım ki at kelimesinin TDK sözlüğünde herhangi bir eş anlamlı karşılığı bulunmuyor. Baktım. Ondan bu konu başlığının altında rahat bir nefes alabilirsiniz. Çok kısa bir diyalogla geçiyorum burayı.
X       : Senin en sevdiğin hayvan ne?
Dodi : Aslan burcuyum ben be, hep anlaştığım burçlar da aslan. En sevdiğim hayvan da at.
Geçtim. Bitti. Aslan diyeceğimiz zannettiğiniz değil mi ? Şakacı Hüsam :)

Bunların dışında birbiri ile alakası olmadığı halde kimselere diyemediğimiz ve hep birbirine benzettiğimiz tanımını yapamadığımız …..ler vardır. “…..” ile yazıyorum, çünkü burayı dolduracak bir kelime Türkçe'de yok. Buraya gelerek o boşluğu silecek olan kelime, sizin hayal gücünüzde yarattığınız olsun. Mesela löbiş, mesela zırtonga, kikivares, gredan…vs gibi düşünebiliriz. Löbiş kelimeler güzel geldi kulağıma.
Anlatılamayan soyut kavramı, somutlaştırmak çok zor, ama deneyeceğim.Beyinlerinizin içerisine girebilmek adına yapacağım. Sol lobunuzdan o ince ayrıntıyı bulup çıkartacağım.

Aralık-Şubat. Yahu birbiriyle ne alakası var di mi? Yıllardır aralık ile şubatı karıştırırım. Ne sesteş ne eşteş, yani bu bildiğin löbiş. Löbiş yani.
Halbuki Aralık önemlidir. Bir yılın son senesidir, günleri tam tamına çeker, dört hafta cumartesi pazarı vardır. Düzenli bir aydır. Her ne kadar 31 Aralık-1 Ocak karmaşası olsa da sevilir yani eskiciler tarafından. Net aydır.
Oysaki Şubat…Elinizi yumruk yapın. Serçe parmağınızdan başlayarak ilerleyin. Dışarda kalan aylar otuz bir, çukurda kalanlar otuz çeker. Yalnız şubat yirmi sekiz çeker çocuklar cümlesini, ilk duyduğumdan beri üzülürüm şubata. Hababam Ahmet muamelesi yaparlar, al şubatcığım dört senede bir sana yirmi dokuz. Tepe tepe kullan. Yani bakıyorsun temmuz-ağustos peşpeşe. İkisi de otuz bir. Çukursuz diğer ele geçiyor diye mi? Nasıl kurallardır bunlar diyerek düşünmeye başladım. Yahu gariban şubat, yirmi sekiz olacağına, her sene al otuz bir çeken iki aydan birer gün, ne yaptı?
Ocak 31/ Şubat 30/ Mart 31/ Nisan 30/ Mayıs 31/ Haziran 30/ Temmuz 30/ Ağustos 30/ Eylül 30/ Ekim 31/ Kasım 30/ Aralık 31
Düzeni sağladık işte;
(7x30)+(5x31)-(0x28)= 210+155=365
image
Peki bu kadar saçmalığın içerisinde aralık ile şubatı neden benzetiyordum? Neden karışıyordu bunlar?
Benzeri durumlar ç mi, ş mi yazacam derken, kelimeyi yanlış yazıp karalayan ilkokul çocukları anlar beni. Onlar kendilerini biliyorlar, hiç yok ben yapmadım demeyin. Aslında bu da tam birebir örnek değil, löbiş olayını anlatmaya ama, toparlayacağız inşallah.
X arkadaşındır, Y de arkadaşındır. İkisi birbiriyle ortak paydada buluşmaz. Ne yapsan da karşılaştıramazsın. Yani sen, ne kadar zorlasan bile, evren buna kesinlikle izin vermez. Gerekirse araya bir sınır konulur, yine olmaz.
Farklı farklı örnekler içinde o duyguyu yakalamaya çalışalım…
Anımsamalar, benzetmeler, benzerlikler, farklılıklar bütünü anlatmak istediğim ara duygu. Somut yok. Unutacaksın…

Ya ben sana hep bilmem ne diyorum.
Sana bakınca şunu hatırlıyorum.
Şu şarkıda Osman abinin kırdığı masa aklıma geliyor. “-Masa değildi o sehpa.”
Mesela Zeynep denilince esmer kız figürünün kafanda canlanması. Sarışın olamaz.
Cameron Diaz değil, Kate Winslet oynuyor. Oha ne alaka. Yan ben onları hep karıştırıyorum benzemediği halde diyen başka birisi.
Alakası olmadığı ve birbirlerine benzemedikleri halde, iki arkadaşını birbirlerini tanımıyor olmalarına rağmen, kafanda arkadaşlaştırman.
Körüklü otobüsün, akordeona benzediğini düşünmek,
Kaldırım taşları arasındaki şekilleri, anneannenin televizyonunun üzerindeki dantel örtüye benzetmek.
Halının ya da perdenin üzerindeki şekilleri canlandırma ve ondan hikaye oluşturma…vs
-Neden? Çünkü bunlar hep löbiş. Ya…
Kavuşamayacakların aşkı mı yoksa anlattıklarım? Belki de aralık ile şubat birbirlerine kavuşamayacak ruh ikizleri. Biri yeni yıla geçerken, diğeri o yılı bitirmek için uzunca bir süre beklemesi gerekiyor. Neyse bu da kafamda yarattığım löbiş sonuçta.
Kısacası…
Yaaaa…ya offff…ya ne bileyim. İşte öyle bir şey :)
Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gezi Teknesini Kovalayan Tanku: Gerçek Bir Sıçma Hikayesi

Gezi tekneleri ile ilgili herkesin pek çok anısı vardır.  Benim de inanılmaz hatıralarım var, fakat bu yazacağım olay, şu zamana kadar gezi ...