Üniversite hayatı boyunca hiç alttan dersim olmadı, biri dışında. Kimsenin kalmadığı bir ders olması ilginç yanı. Dersi veremeyen ve kalan kişi sayısı sadece 2.
Biri sınava girmediği için kalan Bloom (Hindistan’da olması muhtemel o aralıkta), diğeri de bendeniz.
Sınava girip, ek kağıtla 3 sayfa vererek 10 tam puan alan benim o anlarıma gidelim. ''Sınava girip kalan tek kişi'' olma başarısı olan bir hikaye yani.''
Genelde azimli ve çalışkandım. Çok fazla umursamasam bile dersleri, muhakkak kampa girer son haftada işi bitirirdim.
Şansımızın yanında olduğu anlarda oldu tabi. Bunlardan biri 2008 yılında saat 9.00 sularında gireceğimiz muhasebe içerikli bir dersin sınavıydı mesela. Saat gece 4.00 suları masada ihale oynayıp, televizyonda Küçük Emrah filmi izliyoruz.Kafamızı şöyle anlatayım…
İçimizden her zaman en dikkatli
olanımız Hector, durdu televizyona doğru sabitlendi. O arada Emrah, kardeşi Gülcan için yarım ekmek döner çalmıştı. Dönerci
ise Emrah’ın peşinden döner bıçağıyla koşmaya başladı.
Kağıt oynama sırası Hector'da idi. Hector ise; durdu..durdu..bize
döndü.
Hector : Ya dedi, Emrah döneri çaldığında sabahtı, adam işi gücü bıraktı Emrah’ın peşinden yarım ekmek döner için akşama kadar koştu mu? Adam yollar aştı, köprü geçti, ormanı yardı. Yakaladı döner soğudu zaten, dükkanı da bıraktın...
Gece 4.00 nasıl fark ettin bunu be adam!!! Gercekten
döneri çaldığında hava güneşli ve sabahtı. Adam gecenin karanlığına kadar
peşinden koşmuş, bunu Hector fark etmişti. Kahkalara boğulduk.
İskambil kağıtları bırakıldı.
Sınava kaldı dört bilemedin beş saat. Nereden geldiyse 1
haftadır orada duran, geçen senenin soruları mantığı ile bulduğumuz sınav
kağıtlarından biri. Yıl 2008, sınav kağıdı 1998 ciddi diyorum abartma yok 10
senelik makas farkı. O soruların denk gelme ihtimali ne ki?
Esprili şekilde tek yapabileceğimiz çılgınlık 1998 yılının
sorularına bakalım bari, gelirse diyerek birbirimize gülerek baktık. Sadece cevaplara
baktık. 15 sıralı soru abi.
Saat 8.00-8.30 sularında kantine girdiğimizde, 1000 küsür sayfalık
kitaplar arasında saçları elektriklenen insanlar topluluğu bizi karşılamıştı. Bizim elimizde tek sayfa gülüyoruz dedik bunlar çıkacak sınavda hey babam hey 1998. Tabi kimse inanmadı ve bakma gereği duymadı o sararmış sayfaya. Gidin burdan der gibilerdi.
Sınav başladı arkalı önlü oturduk gülüyoruz. Sınav kağıdı önüme geldi.
Önümde duran Michael’e vurdum.
Dodi : Laan aynı, aynı…Nasıl olabilir? 98 Yılı aynı.
Digerleri bana diyor ki aynı mı? Aynı...Aynı sesleri…Şşşt demelerine neden olduk gözetmenlerin. Onlarda şaşkındı bizim mutluluğumuza.
5 dakika içerisinde tüm cevapları soruları okumadan yazdık.
Muazzam bir andı.
Sonuçlar açıklanınca tüm sınıf dökülürken bizim notlar 98,97,96..ardışık sadece Hector 75 almıştı. Hector zaten, başka bir sınavda, sınav soruları sıralı cevaplanacak diye ve sadece son soruyu biliyor diye, ek kağıt isteyerek onu yapıp veren biri. Araya saygıdan boşluk bırakıyor. Ek kağıda, son soruyu yazıp cevaplayarak sınav kağıdını öyle verecek kadar delikanlı bir arkadaşımız.
Tamamen
şans ve nokta atışı yani. Bazen şansla da olabiliyor.
…
Ama en özeli ve gerçekten ne yaptığımı bilmediğim tek
sınavdır yazacağım. Tüm yazdığım hikayelerin başlangıcı bu sınavdaki
hayal gücüme dayanıyor.
Final Chapter
· Final dört Soru, iki soru Doğan Cüceloğlu’nun
kitabından, diğerleri iletişim konulu aldığımız dersin kitabından çıkacak. Net.
Geçmek için iki soruyu doğru yanıtlamanın yeterli olacağı bir
final raundu.
Tek eksik, bende Doğan Cüceloğlu’nun kitabı yok.
Alsam ne zaman bitireceğim kalmış bir gün. 2 soruyu bir şekilde hallederiz, 50-60 la geçer gideriz dedim.
Kazın ayağı öyle değilmiş.
Sınava girildi, sorular geldi. 1998 yılı yok karşında 5 dakikada yaz çık. Dört soruyu da bilmiyorsun.
Planımı yaptım...
İlk beş dakikamı anlamaya verdim ve olsa olsa sunlar kitaptandır dedim. Yuzde elli joker hakkım eminim, son kararım.
Hangisi Doğan Cüceloğlu’nun kitabından, hangisi ders kitabından gel buradan yak.
Kurabiye Hırsızı hikayesindeki ana düşünceyi soran soruyu cevaplamaya başladım. Ne kadar yazarsam o kadar şansım olur belki diye düşünüyorum.
Yazdım..daha yazdım, ek kağıt istedim yazdım.
Aklıma gelmedi bu hikayenin Doğan Cüceloğlu’nun kitabında olduğu tabi ki.
Ben iletişim teknikleri kitabındandır diye düşünüp, kendimce başka bir kurabiye hırsızı hikayesi yazdım sayfalarca. Aklıma kardeşi Gülcan için döner çalan ‘’Döner Hırsızı Emrah’’ mı geldi bilmiyorum. Çocuk cebinde para olmadığı için karnı çok acıkmıştır ve pastanenin önünde durup beklemiştir. Hırsızlık yapmak istemese bile çocuk o kadar karnı açtır ki bir an onları çalıp, para kazandığında geri verecektir mesajı barındıran saçma sapan sayfalarca yazı. Alıp inceletilmesi gereken bir sınav kağıdıdır. Bilmeyen birisinin, bilgisizliği ile hem de bir profesöre şov yaptığı bir sınav kağıdı.
İletişim konulu, teknik bilgiler de içeren ve kitap sentezlenen bir
sınavda, sen nasıl hiçbir şey bilmeden üç sayfa yazı yazabilirsin?
Sonuçlar açıklandığında aldığım puan 10’du. Evet 10. 10 tam puan.
Okurken hayret etmiş midir?
Dalga mı geçiyor, dahi mi bu çocuk? Yoksa aptal mı?
Kesin anlam verememiştir.
Hatta kendinden şüphe etmiş olabilir acaba
ben mi soruları yanlış sordum?
Sınav çıkışı sordum kurabiye hırsızını, ne yaptınız?
-Kitaptandı da, şöyle şöyle…
+Kitaptan mı? (Hayda..aaa.. yazdık mı 3 sayfa kurabiye hırsızı adam sanacak bizi torbacı keş)
Kitap almışlar, kitapları var... Tek bende yokmuş kitap. Cevaplamışlar da bir güzel.
Sınavdan sonra detaylı araştırdım, okudum ve inceledim. Baştan sona değil, sondan başa eğitim benim; ama daha kalıcı.
Tecrübeler, anılar güzel. Yani pişman mısın? Değil!!! Gene olsa gene yaparım !!!😊
------
Hikayeyi merak
edenler için kısa özetini ve sonrasında sınavda sordukları ana fikri kendime
göre şimdiki zamanda yanıtlayayım.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu çok değerli bir yazardı. Böyle bir hikayeden sonra ölüm haberini yakın zamanlarda almak içsel olarak üzmüştü.
Derin saygı ve sevgilerimle, ‘’Mekanı
Cennet Olsun’’ diyerek…
Hikaye Özeti (Spoiler içerir)
Kadının biri uçağının kalkmasını beklemekte. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıyor. Sonra da kendisine oturacak bir yer buluyor baba.
Kitabı okumaya başlıyor. Kitaba kaptırıyor kendini. Yanında oturan adamın o esnada, aralarında duran paketten birer birer kurabiye tırtıkladığını fark ediyor. Kadın bakınca da adama, adam yüzünde gülümsemeyle kurabiyeleri ikiye bölerek; yarısını ağzına atıp, diğer yarısını da kadına uzatıyor.
Kadın : "Ne
kadar düşüncesiz ve ne kaba bir adam diye düşünüp, sinirleniyor.''
Uçağının kalkacağı anons edildiğinde de eşyalarını toparlayıp, bir an evvel çıkış kapısına doğru hareket ediyor. Kurabiye Hırsızı diye düşündüğü adama dönüp bakmadı bile (Ben…Yaşar
Usta..seni vururum, dönüp arkama bakmam bile…)
Uçağa biniyor. Oturunca koltuğa, çantasından kitabını almak için elini uzatınca kurabiyelerin çantasında olduğunu görüyor.
‘’Kurabiyeleri
çantadaydı?’’
Kadın : "Bunlar benim kurabiyelerimse eğer…'' Ötekiler de adamındı ve benimle her bir kurabiyesini paylaşmıştı! diyor içses.
Özür dilemek için çok geç kaldığını anlıyor o an.
Ez Cümle;
Kaba ve cüretkar olan KURABİYE HIRSIZI kadının
ta kendisiydi işte.
Başkalarını suçladıkça insan, diğer insanların gözünde o
kadar küçülür..küçülür…küçülür ki..
Ta ki görünmeyene kadar.
‘’Hayat, başkalarını
suçlamadan önce, kendimize dönüp bakmamız gereken yerdir.’’
Saygılarımla.
https://www.youtube.com/watch?v=DKfUbBPOzV8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder