Benim de inanılmaz hatıralarım var, fakat bu yazacağım olay, şu zamana kadar gezi tekneleri ile ilgili yaşanan en ilginç olanıdır.
Kahramanımız hayal ürünü değildir, hikaye gerçek olaylardan
esinlenerek yazılmıştır.
…
Tatilinizin ilk iki gün sonrası, genelde teninizin pembeleştiği, bronzlaşmadan önce olan zamana denk gelir tur teknelerinin fark edilmesi.
Çarşıda yürüyüşe çıktığında tabelalar ve fiyatlar gözüne
çarpar.
-Sorsak mı, soralım mı derken…Bu soruyu
aklına getirmiş isen, muhakkak gezi teknesine binmiştir zaten.
Gezi Tekneleri ile ilgili alt başlıklarımız;
-Bok balığı popolina yeme,
-Shaggy ve benzeri müzikler ‘’Hey sexy lady’’ ve buna eşlik
eden çeşitli garip dans figürleri,
-Teknenin en üstünden balıklama atlamaya çalışıp, kağıt gibi
yapışma etkinlikleri,
-Temiz bir koya demir atma,
-Sıçma ve kapanış.
Papalina balığını bilmeyen yoktur aslında, adını unutmuş
olabilirsin. Tadını da.
Küçüklükten aklımdan kalan popolina yanlış telaffuzudur.
Biletler alınmıştır, tekneye bindikten sonra öğrenirsin bazı şeyleri.
-Yemekliymiş gezi.
-Ne yemeği veriyorlar?
-Popolina diyorlar. Bok balığı diye bir balık dedi yandaki dayı.
Papalinayı ''popolina'' olarak şiveleştirmiş belki ve popodan da bok balığını türetmiş olabilir.
Sonuçta Ege’de hayallere sınır konulamaz. Hele dayılara asla.
Balığı araştırdıktan sonra, sardalya’nın küçüğü olduğunu öğrendim.
Sardalya ne ki, bir de onun küçüğü.
Neyse balığı anlattık hisleri
yaşatmak adına.
…
Suratlar yanmaya, ortam ısınmaya ve Shaggy şarkıları çalmaya başladığında, önce ilk oynayan beklenir usul gereği.Koyun sürü psikolojisine uygun toplumlarda, eğlence bile toplum kalabalığı ile bağlantılı olduğundan, yeterli sayısal çoğunluk sağlandığında herkes sahneye atar kendini.
Sonrası basit;
Birbirini tanımayan insanlar birbirlerine top fırlatır, tutmaya çalışır.
Diğer tarafta olta dansı, arkadaşını balık gibi çekerler yanlarına falan.
...
Bir de teknenin en üst kısmından atlayanlar vardır. Ergenlik döneminde karizmatik görünürdü bunlar herkese.
Atlayana sorular sorulurdu.
Bizde sorduk yalan değil. Ne güzel uçuyor öyle, apartman olsa 3. Katından aşağıya süzülüyor.
-Nasıl atlanıyor kardeşim kolay mı ?
- Çok basit, önce…şöyle şöyle..böyle..böyle.
Zaten her işte yapanlar için çok basittir.
Günlerden bir gün, buna benzer birini dinlen bir arkadaşımın, gaza gelerek atlamasına şahit olmuştum.
Nasıl hipnotize olduysa, yukardan aşağıya bir atlayışı vardı.
Atlarken üst demire ayağını takıldı.
Havada Shaggy’nin şarkılarında dans ettiğimiz, arkadaşımıza fırlattığımız topa dönüştü.
Yarısında Fred Çakmaktaş gibi Yabadabadu...benzeri sesler çıkararak hızlanıp, kağıt gibi suya çarptı.
Çarptıktan sonra ''Yandım Anam'' bağırışı, denizden atlayışı seyredenler için gülmekten boğulmaya itecek nedendi.
...
Yazının başında belirttiğim gibi, en ilginç olanı temiz bir koya demir atıldığı bir zaman, kakası gelen Tanku’nun hikayesidir.
Tekne koya yanaşır, insanlar denize girip eğlenmeye başlar.
Tanku ise denize girmeden önce, wc’ye girmek ister teknede sadece.
Wc arızalıdır yazısını gördüğü gibi çalışanlardan bilgi ister.
-''Nereye sıçacaz?''
Çalışanlardan biri, Tanku’ya tuvaletler arızalı efendim maalesef dedikten sonra...
Aklına bir fikir gelir kahramanımızın.
Herkes denize girerken, o ufuktaki küçük adacığı gözüne kestirmiştir.
''Tekne ortalama olarak bir koyda en fazla yarım saat kalır
düşüncesiyle, yüzerek karaya çıkayım ben, adanın arkasına sıçayım.'' der.
Denize atlar, yüzer ve karaya çıkar.
Robinson Crusoe misali, hafif trekking yaparak, adanın arka tarafında bir yere çömer. Detayları
anlatmayacağım 😊
Sıçma serüvenini sonlandıran kahramanımız Tanku, adanın ön tarafına doğru yürümeye başlar.
Seslerin azaldığını
hisseden Tanku, içsel bir korku ile hızlanarak yürümeye başlar.
-Acaba??? -Acaba???
Acaba gitmiş miydi tekne?
Olamaz, olamaz...Kesinlikle olamaz.
Tanku hafif rampa aşağı doğru inerken adacıktan, gezi teknesinin koydan müzikler eşliğinde uzaklaştığına şahit olur.
Boş bir adadadır, uzaklaşan
tekneye bakar.
Hangi hamle doğru olurdu ki?
Bir sonra gelecek tekneyi beklemek mi? Yoksa teknenin peşinden
yüzmek mi?
Bir sonraki teknenin geleceği de meçhul belki ıssız adaya. (Burada empati yapın ne olur 😊)
Evet kahramanımız Tanku, teknenin peşinden saatlerce yüzdü.
Yoruldu, dinlendi, tekrar yüzdü...
Açık denizde tek başına yüzen bir adam.
Yani o esnada motorlu
kayıkla yanından geçsen şaşırırsın.
-Abi senin ne işin var burada şeklinde?
Ama o yüzdü..yüzdü…çok yüzdü, diğer koya kadar.
Sonunda ne mi oldu?
Başka bir koya kadar yüzebildi. Başka bir
gezi teknesi ile karşılaştı. Sonra da kıyıya ulaştı Recep İvedik misali.
Gerçekten bir sıçma hikayesi bu kadar güzel olabilirdi.
Ez cümle;
Şimdi anlattığımız olayda, ben o adaya sıçmazdım diyebilirsin belki.
Düşününce de keşke o adaya sıçan ben olsaydım
diyebileceğin farklı sıçışlar yaşamış olabilirsin ama.
Hayatta sıçtık, düzelmez, nasıl olur, ne yapacağız dediğimiz
anlar gelir çatar.
Ne kadar zemine yakınsan, bir o kadar da güvenlisindir
aslında.
Zor kararı verdi, Zemine Yakın Tanku.
Yakalarım umuduyla hiç düşünmeden peşinden yüzerek kovaladı gezi teknesini açık denizde.
Hem de onu
bırakan bir teknenin peşinden. Tekne, o yüzüp ona yetişmeye çalışırken, ufukta kayboldu.
Tanku yüzmeye devam etti yine de.
Yüzdü, yüzdü, yüzdü…
Hiç düşünmediği o açık denizde, başka bir tekne çıktı karşısına onu kurtardı ve karaya getirdi.
En sıçtığımız anlarda bile, ne güzel sıçmıştık diyerek birbirimize anlatarak güldüğümüz nice hikayelere…
Siz yüzmeye devam edin yeter ki,
‘’Umut oldukça her
yeni gün, yeni bir başlangıçtır.’’
Saygılarımla.
https://www.youtube.com/watch?v=nr5ex_94vp0